“Bugün yine zor bir gün geçirdim. Sabah uyandığımda, kendimi yorgun ve halsiz hissettim. Bir türlü yataktan kalkmak istemedim. Üzerimdeki ağırlık, sanki annemin karnına geri çekiyordu.

Kahvaltı yapmadan doğrudan işe gitmeye çalıştım, ama zihnim bulanıktı ve odaklanmakta zorlandım. İş yerindeki herkesin enerjisi beni yalnız hissettirdi. Konuşmak istemedim, sadece kendi köşeme çekilip sessizce çalışmak istedim. Ama çalışmak da çok zordu.

Öğle arasında dışarı çıkmak istemedim. Normalde hoşuma giden güneşli hava bile bugün bana neşe vermedi. Sanki etrafımdaki her şey gri ve solgundu. Yemek yemek zorunda kaldım, ama hiçbir şey tad vermedi.

Akşam olduğunda eve döndüm, ama hiçbir şey yapmak istemedim. Kitap okumak veya televizyon izlemek gibi normalde keyif aldığım şeyler bile ilgimi çekmedi. Sadece yatağıma uzanıp, hiçbir şey düşünmeden saatlerce boş boş baktım.

Yarın için bir umut ışığı göremiyorum. Her gün aynı rutin, aynı hisler. Hayatın anlamını sorguluyorum ve bu karanlık tünelin sonunda ışık göremiyorum.”

Bu hisler size tanıdık geldi mi?

Ruhu karanlık bir yolculuğa çıkmış, çıkış yolu bulamayan ve hatta çıkış yolu aramakta zorlanan biri tam olarak böyle düşünebilir.

Siz de depresyonda olduğunuzu düşünüyorsanız önce ne olduğunu anlamak için geçmişten günümüze depresyonu biraz inceleyelim.

Antik çağlarda melankoli, orta çağda manevi zayıflık, rönesans ve aydınlanma döneminde araştırılması gereken zihinsel bir rahatsızlık, 19. yüzyılda depresyon, 20. yüzyılda ise kimyasal dengesizliklerle ilişkili ve tedavi edilmesi gereken bir duygu durum bozukluğu olarak tanımlanmıştır.

Gördüğünüz gibi depresyon her dönem farklı tanımlanmıştır, çünkü hepimizde depresyon çok farklı belirtilerle ortaya çıkabilir. Tıpkı hepimizin birbirinden farklı olması gibi depresyon dahil tüm rahatsızlıklar her birimizde farklı seyredebilmektedir.

Hatta öyledirki tüm belirtileri taşımasına rağmen çok hızlı duygu değişimi yaşayarak etrafa mutluluk saçabilen bireyler vardır ve muhtemelen bu kişi depresyona eşlik eden farklı bir psikolojik bozukluğa da sahiptir.

Ancak ve ancak depresyonla ilgili bilinmesi gereken en önemli şey; travmatik bir olaydan sonra ortaya çıkabileceğidir. Bu yüzden en azından bu yazıyı okurken suçluluk duygusunu yan koltuğa bırakmanızı tavsiye ederiz, çünkü depresyonda olmanın getirdiği olumsuz duyguların sebebi çoğunlukla siz değilsiniz. Sorumlu olduğunuz tek şey kendinize yardım etmek ve şu an burada olmanız kendinizi terk etmediğinizin bir göstergesidir.

Bu yazıda sizlerle depresyonun belirtileri, çeşitleri, tedavi yöntemleri gibi uzun listeler paylaşmak istemiyoruz, keza tüm bunlara küçük araştırmalar sonucunda ulaşabileceğinizin farkındayız. Bunun yerine yaşayabileceğiniz olası olumsuz duygu durumları ve bunlara karşı edinebileceğiniz sağlıklı bakış açılarını sunmak istiyoruz.

Tüm bunlara değinmeden önce depresyonun yoğun olarak geçmişle ilişkili düşünceler, olaylar, pişmanlıklardan kaynaklandığını belirtmekte fayda var.

Depresyon = Geçmiş yaşantılar = Keşkeler = Suçluluklar = Utanç Duygusu

Depresyondaysanız;

  1. Yoğun bir içsel boşluk hissi yaşıyor olabilirsiniz, bu his aslında depresyonun bir sonucudur, kendinizle iletişimi kaybetmiş, belirsizlikler içinde kaybolmuş, kendinizi ihmal etmiş ve dolayısıyla kendinizle olan bağınızı kaybeder ve boşluk hissine “Merhaba.” dersiniz.

Bu hissi annesini kaybetmiş bir çocuğa benzetebiliriz, en çok ihtiyaç duyduğu dönemde ona bakım veren, güvende hissettiren, onunla konuşan, ne istediğini soran kişi yoktur artık. Ve bu şekilde hayata devam etmek oldukça zorlayıcıdır.

Dolayısıyla anne tanımınız ne olursa olsun yukarıdaki tanımı ele alarak kendinize annelik yapmaya başlamak harika olmaz mı? Anneniz yanınızda olsaydı sizin için yapacağı ilk şey kişisel temizlik gibi fiziksel ihtiyaçlarınızı karşılamak olabilirdi. Bu yüzden depresyondaki her birey gibi kendi kişisel bakımınızı ihmal ettiyseniz sıcak bir duş harika bir başlangıç olabilir.

Çünkü! Kişisel bakım, en güçlü depresyon savaşçısıdır.

  1. Umutsuzluk hissi, bu his büyük bir yanılsamadan gelebiliyor çoğu zaman. Umut, aniden gelip kalbinizi doldurmaz. Umut, istediğiniz şeyi belirledikten sonra hedefe doğru çıktığınız yolda adımlar attıkça artan ve sizin inşa ettiğimiz bir duygudur. Umutsuzluk hissine yoğun anlamlar yüklemekten vazgeçin. Umut, öncelikli olarak ne istediğinizi belirlemek, ardından hedefe doğru atacağınız adımları planlamak ve nihayet ilk adımı attıktan sonra içinizde beliren o küçük ışıktır. Bu yüzden umut ışığı olan gerçekçi hedefler belirlemek çok kritiktir. Gerçekçi olmayan hedeflerin umutsuzluğu da beraberinde getirmesi ise çok normaldir.

Kanadı olmayan bir kuş uçmayı hedeflerse sonucunda umutsuzluk duygusuna kapılabilir. Çünkü kanatsız bir kuş uçamaz.

  1. Değersizlik hissi: Sahi, bu değerli hissetme ısrar neden? Sürekli değerli olduğunuzu teyit etmeye yönelik çabanızın kaynağı ne? Daha sonra cevaplarını düşünmek üzere bu soruları not edebilirsiniz.

Depresyondayken zihninizde önemli ve değerli olmadığınıza dair bir inanç belirebilir. Değersizlik hissini yenme çabası, sizi değerli olduğunuzu kendinize ispatlamaya çalıştığınız bir savaşa itebilir.

Bu savaşa bi son vermelisiniz. Çünkü bu savaş sizi aslında istemediğiniz bir ilişkiye, bir işe ve daha pek çok şeye sürükleyebilir. “Evet! Bu kadar ünlü, başarılı, herkesin sevdiği biriyle birlikteysem, ben değerliyim.” ya da “Harika bir kariyerim var o halde değerliyim.” Bu düzlemde istediğiniz için değil, kendinize değerli olduğunuzu ispat etmek için başladığınız bir ilişki ya da bir iş görebiliriz.

Sonuç olarak sizden istediğimiz şey değerli-değersizlik arayışından vazgeçmek, çünkü bunun bir ölçütü yoktur, neye göre, kime göre değerlisiniz? Sağlıklı olan şey; sıradan olduğunuzu, herkes tarafından sevilmemenizin normal olduğunu, bazı konularda yetersiz olabileceğinizi, insan olduğunuz için hatalar yapabileceğinizi kabul etmektir. Kabul, bu olumsuz histen kurtulmanın başlangıcıdır. Farklı olmak, çok önemli işler başarmak zorunda değilsiniz..

Aslında söylemek istediğimiz şey “Sen aklına koyduğun her şeyi başaramazsın ve bu da çok normal, çünkü inanılmaz bir gücün ve de sevgin yok, olsaydı insan üstü bir varlık olurdun.”

Not: Son paragrafımızda bu videodan esinlendik. https://youtu.be/sy6rrQVkpDk?si=QWcOUUZ3Emj1XRsK

Aynur İlhan
Psikolog