ellerindeki karton bardaklarla iletişim kurmaya çalışan iki kadın illüstrasyonu

İnsanlar yüzyıllar boyunca fiziksel ve ruhsal acılarını azaltmak, bilinç durumlarında değişiklik sağlamak ya da coşku(öfori) yaratmak adına merkezi sinir sistemine etki eden çeşitli maddeleri kullanmışlardır. Bu tür maddelerin vücuda alınması uzun dönemde yıkıcı etkiye neden olabilse de kısa vadede sağladıkları rahatlama ve coşkun ruh durumu bireylerin madde kullanımına devam etmesine neden olmaktadır.

Türkiye’de yaşayan bireylerde ilaç/madde kullanımının yaygın olduğundan söz edebiliriz. Sabahları ayılmak için çay ya da kahve, gün içinde ayık kalmak için sigara ve meşrubatlar, gevşemek için alkol ve acıyı azaltmak için ağrı kesici ya da aspirin gibi ilaçları gün içerisinde tercih edebiliyoruz.

Peki Bağımlılık Nedir?

Bağımlılık terimi Latince addicere “mahkum olmak” kelimesinden türetilmiştir ve bağımlılık tipik olarak; tolerans geliştirme, yoksunluk, niyet edilenden fazla madde kullanmak, başarısız bırakma girişimleri, kullanılan madde yüzünden fiziksel, psikolojik ve sosyal sorunların kötüleşmesi gibi türlü belirtilerle karakterize edilen çok ciddi madde kullanım bozukluğunu tanımlamaktadır.

Kelimenin kökeninden de çıkarabileceğimiz üzere; madde ve alkol kullanım bozukluğuna sahip bireyler en fazla damgalanmaya maruz kalan bireylerdendir. “Bağımlı, alkolik vb.” gibi terimler düşüncesizce ortalığa savrulmaktadır. Hatta bu etiketlemeler bazen kişiyi içinde bulunduğu rahatsızlıktan çok daha fazla etkileyebilmektedir.

Son yıllarda yapılan çalışmalar ile bağımlılığın yalnızca bireyin kendi kişisel seçimleri ile gelişmediği biopsikososyal bir çerçeve ile ortaya çıkan bir rahatsızlık olduğunu kanıtlamaktadır. Yani bağımlılığın gelişmesinde; genetik faktörler, nörobiyolojik faktörler, psikolojik faktörler (duygudurum, kişilik gibi), sosyokültürel faktörlerin etkileri gözlenmektedir.

Madde kullanım bozukluğunun etkilerine kısaca bakacak olursak;

Tarihçesi insanlık tarihi kadar geriye gidebilecek olan alkol: Araba kazaları, ölümcül alkol sendromu(ÖAS), karaciğer sirozu, kalp krizi ve beyin kanaması oranında artışa neden olabilmektedir.

Tütün kullanım bozukluğu(örneğin; sigara), dünya üzerinde önlenebilir ölüm nedenlerinin başında gelmekle birlikte; akciğer kanseri, kalp krizi ve felçten ölme riskini maksimum seviyeye çıkarmaktadır.

Kokain kullanım bozukluğu; psikotik davranışlara, yeme ve içme sorunlarına, beyin hasarı ve doğal bir damar büzücü olarak damarları daraltması sonucunda doz arttıkça kalp krizi kaynaklı ölümlere neden olabilmektedir.

Kullanımı kısıtlanmış ve yasaklanmış olan; marihuana, sentetik kannabinoidler, uyarıcılar(amfetaminler, metamfetamin), halüsinojenler(LSD, meskalin, sihirli mantar), ekstazi, PCP gibi diğer maddeler de uzun vadede istenilmeyen, kişinin işlevselliğini bozan durumlara neden olmaktadırlar.

Madde Kullanım Bozukluklarının Tedavisi

Madde kullanım bozukluğu tipik olarak müzmindir ve sıklıkla tekrar madde kullanımına dönüşler görülür. Buna karşılık olarak da alanda sürekli olarak kendini geliştiren tedaviler ile bu durumun önüne geçmek hedeflenmektedir.

Madde kullanım bozukluklarının tedavisinin ilk aşaması genellikle detoksifikasyondur(arınma/maddeden uzak durma). Bazı maddelerin yoksunluğunda bireyler ağır krizler geçirebilmekte ya da ölümcül olabilecek yoksunluk sendromları çekebilmektedirler(Örneğin; barbitüratlar, eroin). Bu durumlarda hekim kontrolünde öncelikle işaret ve semptomların çalışılması ve önlenmesi gerekmektedir.

Psikolojik tedavi programlarından bilişsel davranışçı terapi teknikleri ve motivasyonel görüşmeler, alkol ve madde kullanım bozukluğu tedavisi üzerinde etkili olduğu kanıtlanmış yöntemlerdendir. Bağımlılığı değiştirmek için bir adım atmak, iyileşmeyi sağlamak ve uzun vadede bu iyileşmenin varlığını korumak için kişinin madde aşermesini önlemek, duygu kontrolünü arttırmak, beklenmedik durumları yönetme becerisini arttırmak madde kullanım bozukluğu üzerinde etkili olan ve davranış değişikliğini pekiştiren, kişinin işlevselliğini tekrar kazanıp maddeden uzak durmasına yardım eden yöntemlerdir.

Bağımlılığın ömür boyu süreceğini düşünüp tekrar madde kullanacağını düşünmek kaderciliktir. Ancak madde kullanımına giden yol gibi; var olan madde bağımlılığını yenmenin de bir yolu her zaman mevcuttur.

Gökhan Seyhan
Psikolog