Duygusal zeka; duygular hakkında bilgili olmak, kendimizin ve başkalarının duygularını anlamaktır. Öte yandan insanın bu bilgileri kendi düşünce ve eylemlerinde de kullanabilmesidir.

Duygusal zeka; EQ olarak kodlanır ve IQ gibi doğuştan var olmaz, genetik yüklerden çok az etkilenir. Bu bağlamda duygusal zekanın sonradan gelişebileceğini söyleyebiliriz. Gelişebileceği en verimli dönem ise çocukluk dönemidir. Günümüzde akademik alanda başarılı olmaya odaklanırken duygusal zeka göz ardı edilebilmektedir. Oysa ki birbirinden tamamen farklı olmalarına rağmen IQ ve EQ etkileşim halindedir. Duygusal zeka, IQ’muzu ve yeteneklerimizi ne kadar iyi kullanacağımızın belirleyicisidir.

Yapılan araştırmalar; yüksek zekaya sahip bireylerin IQ puanı ya da üniversite giriş sınavı puanları ile hayat başarıları arasında bir ilişki olmadığını göstermektedir. Harvard’dan mezun olan 95 öğrenci, orta yaşlarına kadar izlenmiştir ve akademik anlamda daha az başarılı; arkadaşlarına göre maaş, verimli olmak ve kendi alanlarındaki konumları bakımından daha başarılı olmadıkları bulgulanmıştır. Aksine, akademik anlamda daha az başarılı olan grubun yaşamlarından daha memnun, iyi sosyal ilişkiler kurabildikleri ve dolayısıyla daha mutlu bireyler oldukları saptanmıştır.

Duygusal  zekası yüksek insanların ise daha fazla lider pozisyonunda olduğu, dengeli ilişkiler kurduğu, duygularını rahatlıkla ifade edebildiği, empati duygularının yüksek olduğu, yeni duygusal deneyimlerde daha az kaygılandıları, kendilerinin güçlü ve güçsüz yanlarını fark edebilen, dışa dönük, derin düşünebilen ve mutlu bireyler oldukları bilinmektedir.  Sonuç olarak, IQ’nun insan hayatında başarı sağlayabilmesi için duygularla etkileşim içinde olması gerekmektedir. Dengeli ve mutlu bir hayat için her iki zekaya da ihtiyaç vardır. 

Çocuklarda Duygusal Zekayı Geliştirmenin Yolları Nelerdir?

Her birimiz gün içinde pek çok duygu hissederiz. Kimi zaman bunları fark eder kimi zaman ise fark etmeyiz. Duygular önce kalp çarpıntısı, karın ağrısı, baş ağrısı gibi bedensel duyumlar ile başlar. Çocuklar bu duyumları fark ederler. Fakat duyguları ile eşleştirme noktasında bilgi eksikliklerinden dolayı zayıf kalırlar. Burada ebeveyn öğretici konumda olmalıdır. Çocuğunuzun sınav günü karın ağrısı yaşadığını varsayalım. Muhtemelen bu ağrı, kaygı duygusunun bedene yansımasıdır. “Sanırım sınavın için biraz kaygılı/heyecanlı/stresli hissediyorsun. Bedenin bunu karın ağrısı olarak gösteriyor.” şeklinde ifade, çocuğunuzun bedensel duyumları ile duygusunu eşlemesine yardımcı olarak duygusal zeka gelişimini destekleyecektir. 

Bazen duyguları farkında olsak dahi ifade etme de zorlanmalar olabiliyor. Ben korkuyorum, üzgünüm, utanıyorum diyebilmek güçsüzlük olarak anlamlandırılabilir. Bunun birçok sebebi vardır. Bu sebeplerden biri; cinsiyete bağlı çocuk yetiştirme tutumlarıdır. Toplumumuzda; “Erkek adam ağlamaz, erkek adam korkmaz.” gibi yerleşmiş mitler var. Oysa ki duyguların cinsiyeti yoktur, duygular insanidir. Cinsiyetçi tutumdan uzak durmak, doğdukları andan itibaren her iki cinsiyetle de duyguları hakkında konuşmak duygusal zekayı geliştirir.

İkinci bir sebep ise olumlu ve olumsuz duygu sınıflandırması yapmaktır. Duygudaki deneyimimiz nahoş olabilir fakat duygunun kendisi olumsuz değildir, deneyim olumsuzdur. Duygular bizim hayatta kalmamıza hizmet eder. Örneğin tehlike karşısında korku hissetmediğinizi varsayalım, o halde tehlikeye karşı korunamazdık. Bir yakınınızı kaybettiğinizi varsayalım, üzüntü duygusu burada normaldir. Dolayısıyla iyi ve kötü duygular şeklinde bir ayrım yapamayız. Her duygunun işlevi olduğunu anlatmalısınız. 

Çocuğunuza duygularını ayırt etmeyi de öğretmelisiniz. Görünen duygunun altındaki esas duyguyu görmesini sağlamak destekleyicidir. Kardeşimi kıskanıyorum diyen bir çocuğun öfkesini de görmek ve “Seninle daha az ilgilendiğimi düşündüğün için bana kızıyorsun biliyorum.” şeklinde en temel duygusunu ifade etmek çocuğun duyguların ayırt etmesine de yardımcı olacaktır. Duygularımızın ne olduğunu anlamaya başladığımızda, duyguların nedenlerini de anlamaya başlarız. Duyguların oluşmasında insanlar arasındaki ilişkilerin etkisi büyük bir paya sahiptir. Bunu bilmek de duygusal zeka için önemlidir. Çocuğunuzun okulda bir arkadaşının ona hoş davranmadığı için kızdığını varsayalım. Bu noktada; “Ooo kızmışsın sen, Alinin hoşuna gitmeyen şekilde davranması seni kızdırmış.” şeklinde ifade doğrudur. Kendi duygularınızı da bu şekilde ifade etmek önemlidir. “Sana istediğin oyuncağı almadığım için AVM’de bağırman, bana vurman beni çok üzdü.” gibi ifade ile duygunun nedenini açıklamış olacaksınız.

Ve son olarak, EQ’nun gelişiminde empatide önemli rol oynar. Empati, karşımızdaki kişi nasıl hissettiğini söylemeden anlamaktır. Kendi duygularımızı ne kadar farkındaysak başkalarının da duygularını o kadar farkında oluruz. Davranışlarımızın başkası üzerindeki etkilerine vurgu yaparak konuşmak empatinin gelişmesine katkı sağlar. “Arkadaşınla alay etmen çok ayıp!” yerine; “Arkadaşının boyuyla ilgili söylediğin onu üzmüş.” empati duygusunu geliştiren bir ifade olacaktır. Empatiyi geliştiren diğer yol model olmaktır. Zor durumda olan birine yardım etmek çocuğunuzun empatiyi sizi izleyerek öğrenmesini sağlar. 

Çocuklar sabır ister, eğitmek zaman alır. Unutmayın ki bir kez öğrendiklerinde ise kalıcı olacaktır. Israrcı bir şekilde bu anlatılanları uygulayın, öğretmeye çalıştığınız şeyi yaptığınızdan, yaşadığınızdan emin olun. Çünkü onlar sizin birer yansımanız.

Klinik Psikolog Şule Sabır Tanrıöver

KAYNAKÇA

Moller, C. (1999). Hearthwork. Hillerod: TMI.

Steiner, C. (2012). Akıllı bir kalple duygusal okuryazarlık. Bilge Sistem.

Vaillant, G. E. (1977). Adaptation to life. Boston, MA: Little, Brown & Co.