Öz güven, bir insanın kendi özüne, benliğine güvenmesi olarak tanımlanabilir. İnsanın kendine saygı duymasıyla karıştırılmamalıdır. İnsanın kendisine saygı duyması, psikoloji literatüründe “Benlik Saygısı” olarak yer almaktadır. Peki, öz güven sahibi olmakla insanın benliğine saygı duyması arasındaki farkı nasıl açıklayabiliriz?
Öncelikle, güvenmek ve saygı duymak birbirilerine yakın gibi görünse de farklı kavramlardır. Birey kendisine saygı duymayabilir. Yani, kendini hor görebilir, ikinci plana atabilir. Fakat aynı kişi kendine güvenebilir. Zorluk içeren bir durumla karşılaştığında bu zorluğun üstesinden gelebileceğine inanabilir. Yani, öz güven daha çok başarı odaklı ya da baş etme çerçevesinde ilerlerken; benlik saygısı daha çok iletişim, ilişki ve duygusal çerçevede ilerler. Bu sebeple bir bireyde öz güven eksikliği olması onun kendi benliğine saygı duymadığını göstermez.
Öz güven eksikliği, genellikle ilk çocukluk yıllarında karşılaşılan yaşantılarla ve deneyimlerle alakalıdır. Anne baba tutumları, çevrenin etkisi, kalıtımsal birtakım özellikler, yaşanılan travmatik durumlar gibi birçok faktör insanın kendi özüne güvenmesini engelleyebilir. Mesela, ilkokul birinci sınıfta öğretmeni tarafından arkadaşlarının içinde utandırılan bir çocuk, o dönemlerde bu “utanç” duygusuyla ilgili bir destek almazsa (bu destek sadece profesyonel olmak zorunda değildir), ileride öz güven problemi yaşaması kaçınılmazdır. Bu desteği, ilk olarak anne ve baba vermelidir. Yani, orada utanması gerekenin kendisi olmadığı, öğretmeninin yanlış bir tutumda bulunduğu çocuğa anlatılmalı ve o yaşanılan olaydan kendiyle ilgili olumsuz anlamlar çıkarması engellenmelidir. “Ben başarısız biriyim”, “Hiçbir işi olması gerektiği gibi yapamıyorum”, “Gülünmeyi, dalga geçilmeyi hak ediyorum” gibi anlamlar anında müdahale ile daha sağlıklı anlamlara dönüştürülmelidir. Mesela, “Ben dalga geçilecek bir şey yapmadım”, “Öğretmenim iyi bir öğretmen olmadığı için beni rencide etti ve bütün arkadaşlarımın bana gülmesine sebep oldu” gibi anlamlar daha sağlıklıdır.
Birçok insan zamanında müdahale edilmediği için kendilerine güvenmeyerek yaş almış ve yaşlanmıştır. Çok üzücüdür ki, altmış yetmiş yaşa gelmiş insanların hala bir takım konulardan kendilerine güvenmedikleri için kaçındıkları görülmektedir. Onlarla biraz geçmişe yönelik konuştuğumuzda, bu konuda herkesin bir celladının olduğuyla karşılaşırız. Herkesin öz güvenini kırmaya çalışan, onu kendi benliğine güvenmek ya da inanmakla ilgili olumsuz etkileyen birileri olmuştur. Sosyal çevresi olmayan, yalnızlık çeken kişilerin öz güven eksikliğini daha sık hissettiği saptanmıştır. Bu da kişinin böyle bir durumla karşılaştığında ona destek olacak biriyle konuşmasının ve yaşamasının önemini bize bir kere daha göstermektedir.
İnsanlar yaşamları boyunca birçok farklı deneyim yaşar ve her birinden anlamlar çıkartırlar. Mesela, kendi işini yapmak için birçok borcun altına girmiş, gece gündüz uykusuz kalmış, uğraşmış, çabalamış birini ele alalım. Her şey yolunda giderken birden istenmeyen bir durumla karşılaşılsın ve bu kişinin işleri bozulsun. Şimdi, kişi bu durumun ne olduğunu ölçüp tartmadan, bu olumsuzluktan sadece kendine pay çıkarıp, “Ben başaramadım, başarısız bir insanım” anlamı çıkarırsa, kendine olan güveni bundan oldukça olumsuz etkilenir. Fakat daha etraflıca ve sağlıklı düşünüp, ülkenin maddi sorunları, pandeminin etkisi gibi daha gerçekçi anlamlar yüklerse kendine olan güveni olumsuz etkilenmez. Yani, yaşanılan olaylardan çıkarılan anlamlar her şeyde olduğu gibi insanın kendisine olan güveninin sağlıklı seviyede olması konusunda da çok önemlidir.
Öz güven kazanmak için insanın öncelikle ne istediğini bilmesi gerekir. Neyi başarmak istediğini, hangi yolda yürümek istediğini, kimlerle beraber bir ekip olmak istediğini bilmeyen kişi savrulur. Böylece başarısız olur. Bu başarısızlık onun kendine olan güvenini azaltır.
Öz güvenli olmanın ya da öz güven kazanmanın en temel yapı taşlarından biri, insanın sınırlarını bilmesidir. Herkes çok başarılı olacak ya da herkes fark yaratacak diye bir şey yoktur. Ayrıca başarılı olmak ya da başarısız olmak göreceli kavramlardır. Fakat yaşadığımız kültürde hepimiz çok başarılı olmak ve fark yaratmak üzere yetiştiriliyor ve eğitiliyoruz. Bu kültürde bu kadar öz güven probleminin yaşanmasının en büyük sebebi budur. Herkes çocuğu doktor, avukat, bilim insanı olsun istiyor. Gerçi son zamanlarda bu değişti; fakat yine önerdiğimiz bir aşamada değil. Bu seferde herkes çocuğu zengin olsun istiyor. Fakat çocukken aslında bizlerin neyi yapabilip neyi yapamayacağımız gençlik dönemimize doğru az çok belli olur. Bunu kabullenemeyen anne babalar yüzünden, çocuklar yarış atına dönüşür. Zorlayarak başarı olmaz. Başarısızlık olduğu zaman da insanın kendine olan güveni yok olur. Yani, insanın sınırlarını bilmesi, kendinden aşırı beklentiye girmemesi öz güven kazanma konusunda onun için her zaman daha sağlıklıdır.
Nasıl öz güven kazanacağımıza değindiğimize göre, bir de “aşırı öz güvenli olma” konusuna değinelim. Bazı insanlar da kendilerine aşırı güvenirler. Bu da en az öz güven eksikliği kadar tehlikeli ve insanın başarısızlıkla tanışmasına sebep olan bir tutum ya da inançtır. Ülkemizde çoğu erkek çocuğunun anneleri tarafından pohpohlanarak büyütüldüğünü uzun uzun anlatmamıza gerek yoktur herhalde. Hal böyle olunca, o çocuklar yaşamları boyunca her şeyi başarabileceklerine inanırlar. “Sen her şeyi başarırsın” cümlesi yerine “İstediğin şeylerin peşinden sonuna kadar gitmelisin. Önemli olan budur. Başarılı da olabilirsin, başarısız da. Bir tanesinde başarılı olman seni her şeyi başaran bir insan yapmaz; bir tanesinde başarısız olman seni her şeyi başaramayacak bir insan yapmaz.” cümlesinin kurulması çok önemlidir. Aşırı öz güvenli insanlar bunu iyi bir şey zanneder. Fakat en ufak bir başarısızlıkta depresyona girerler. Hatta bazıları o kadar aşırı öz güvenlidir ki, depresyona bile girmezler. Kendilerine bunu yakıştırmazlar. Çünkü onlar için en kötüsü, kendileriyle ilgili düşünmeden oluşturdukları o algının bazı gerçeklerle yüzleşilerek yıkılmasıdır.
Özetle; öz güvenli olmak, insanın elinden geleni yapabileceğine olan inancıyla doğru orantılıdır. Bir kişi uğraştığı her ne ise, onunla ilgili çaba gösterebileceğine inanıyorsa, sonucunda karşılaşacağı her türlü duruma hazırlıklıysa, o olmazsa başka bir şey denerim gibi bir yaklaşım sergileyebiliyorsa, etrafındaki insanları küçük ya da büyük görmüyorsa, kendinden beklentilerini biliyorsa, hayatını genellikle bir denge üstüne kurmaya çalışıyor ve savrulmalardan kaçınıyorsa bu kişinin öz güvenli olduğunu söyleyebiliriz.
Eğer öz güven eksikliğiniz olduğunu düşünüyorsanız, öncelikle bunun sebebini bulmak için mutlaka psikolojik danışmanlık almalısınız. Çünkü, öz güven eksikliğinin sebebi kişiden kişiye değişir. Sebebini bulduktan sonra, o yaşanılandan çıkardığınız yanlış inanışları belirleyip onları yeniden yapılandırmalısınız.
Başarısız insan yoktur. Başarısız olacağına inanan insan vardır. Kendine güvenmeyen insan yoktur. Kendine güvenilmemesi “gerektiğine” inanan insan vardır.