Psikoterapi 3 faktörden oluşur. Bunlar; terapist, danışan ve terapötik ilişkidir. Danışan ve terapist arasında kurulan ilişkiye terapötik ilişki denir. Bu ilişki, empatik güven bağını içeren profesyonel bir ilişkidir ve sınırları belli, açık, nettir.
Terapötik ilişkinin sağlanamadığı durumlarda terapi yapılamaz. Terapist ve danışan arasında güvenli ilişki kurulmazsa terapi sürecinin ilerlemesi açısından güçlük çıkar. Söz konusu ilişkinin kurulması psikoterapiden verim alınması ve yarar sağlaması için en önemli koşuldur.
Terapist ve danışan iş birliği içinde hareket ederler. Yani terapi süresi boyunca terapist ve danışan birbirlerine karşı açık olmalıdırlar. Süreç boyunca terapinin gizlilik ilkesine dikkat edilir.
Ayrıca terapist ve danışan birbiri ile arkadaşlık ilişkisi içerisinde bulunamaz. Sosyal hayatımızda kurduğumuz ilişkiden farklı bir ilişki vardır.
Terapötik ilişkide etik kurallar ve bir çerçeve vardır. Terapist, seans içeriğini bir başkasına aktaramaz. Danışan ile terapist arasında romantik veya bir arkadaşlık ilişki kurulmaz. Sosyal hayatımızda tanıdığımız kişi ile psikoterapi yapılamaz. Bu kurallar terapötik ilişkiyi iyileştirir, sürecin sınırlarını oluşturur.
Terapötik Koşullar Neledir?
Terapötik ilişkinin etki edebilmesi için bazı koşullar vardır. Bu koşulların sağlanması için bir arada olması gerekmektedir. Bu koşullar:
- Empati:
Danışanın duygu yoğunluğunu ve anlatımını algılama, anlama becerisidir. Empati koşulu iki yönlü bir durumdur: Birinci durum; danışanın duygularını, düşüncelerini ve söylediklerini anlamak. İkinci durum ise danışana bunları iletmek.
- Saygı:
Saygının başlangıcı koşulsuz kabuldür. Koşulsuz kabul ise bireyi olduğu gibi tüm yönleriyle kabul etmektedir. Kişi; eleştirici, yargılayıcı ve alaycı olmamalıdır.
Terapi içinde saygı iki taraflı ele alınmalıdır. Saygı, kişinin kendisine olan saygı ve kendisine olan kabulüdür. Diğer açıdan da kişinin danışana olan saygısı ve danışana olan kabulü olarak açıklanmaktadır. Kişinin kendisine saygısı yok ise karşısındaki kişiye saygı duymasını beklemek doğru olmayacaktır.
Danışan kendisine saygı duyulduğunu hissettiği zaman (terapist danışana saygı duyduğunu belirttiği ve hissettirdiği) terapi içerisinde iş birlikçi tutum sergileyecektir. Bu durumda terapötik ilişkinin gücünü artıracaktır.
- Saydamlık:
İçtenliği, dürüstlüğü ve doğruluğu kapsamaktadır. Terapistin danışma sürecinde saydam olması gerekmektedir.
- Somut Olmak:
Terapist olayı somutlaştırarak (danışanın duygu ve düşünceleri net olmadığında) durumun anlaşılmasını daha kolay hale getirerek anlam karmaşasını ortadan kaldırır.
Somut olmak koşulu ile empati koşulu bir arada hareket edildiğinde etkisini arttırmaktadır.
- İlişkinin Şimdi ve Buradalığı:
Terapist ve danışan o anda yaşadığı duygu ve düşüncelerine odaklanması terapinin şimdi ve “buradalığını” ifade etmektedir.
- Kendini Açma:
Terapistin kendi duygu, düşünce, deneyimleri gibi konuları danışanıyla paylaşmasına kendini açma denir. Terapist kendisinin de olumlu ya da olumsuz deneyimler yaşadığını danışanına ifade etmiş olur böylelikle. Terapist kendini açma terapötik koşulunu uygularken içten ve saydam olmalıdır.
- Yüzleştirme:
Terapistin danışanıyla empati kurarak, kesin yargılar olmadan, saygı içinde, anlattığı ya da davranışları arasındaki çelişkileri ortaya koyma sürecine yüzleştirme denir. Yüzleştirme yaparken danışanın bu durumu kaldırabilecek uygun bir ruh haline sahip olması gerekmektedir.
Terapötik Beceriler Nelerdir?
- Yakından İlgilenme:
Danışana saygı duyulduğunu ve sözlerine önem verildiğini belirtir. Terapistin ilgiyle dinlemesi, beden duruşu, göz ilişkisi ile iletişim ve sözel tepkiler vermek önemlidir.
- Konuşmaya Açık Davet:
Danışanın kendisini daha iyi anlatabilmesi amacı ile açık uçlu soru sorulmasıdır. Açık uçlu sorular ile danışanın sorunlarının açığa kavuşmasını sağlar. Örnek olarak, “Geçen haftadan beri neler oldu?” sorusu verilebilir.
- Asgari Düzeyde Teşvik:
Terapistin az düzeyde konuşmasıdır ve danışanı konuşmaya sevk etmesidir. Terapistin, danışanın söylediği anahtar kelimeleri tekrar etmesi, tek kelimeli pekiştireçler (sonra, evet, hı hı gibi) kullanması, kısa cümleler ve baş sallamalar ile danışana onu dinlediğinin mesajını verir.
- İçeriğin Yansıtılması:
Danışanın söylediklerinin içerik bakımından açıklığa kavuşturulmasıdır. Danışanın düşüncelerinin terapistçe doğru anlaşılıp anlaşılmadığını kontrol etmeyi ve daha net şekilde ifade edilmesini sağlar.
- Kişiselleştirme:
Yardım etmede etkili olabilmek için danışanın söylediklerinin ötesine geçebilmektir. Kişiselleştirme 3 gruba ayrılmaktadır.
- Anlamın Kişiselleştirmesi: Danışanın duygusunun ve buna neden olan olayın ifade edilmesidir.
- Problemin Kişiselleştirmesi: Danışanın yaşadığı problemin ve bu probleme yönelik olan duygusunun ifade edilmesidir.
- Amacın Kişiselleştirilmesi: Danışanın duygusunun ve bu duruma neden olan olumsuz durumun ve danışanın amacının ifade edilmesidir.
- Özetleme:
Danışanın konuştukları, tüm görüşme ya da görüşmenin belli bir kısmı özetlenir. Oturumun sonunda veya oturumun başında bir önceki oturumu hatırlamak için bir konuya geçiş yaparken kullanılır.
- Yapılama:
Psikolojik danışmaya yeni gelen, psikolojik danışma için bir şey bilmeyenlere bilgi vermek amacıyla ilk oturumda kullanılan bir beceridir. Psikolojik danışma kurallarından bahsetmek yapılamanın içerisinde yer alır. Seansın ne kadar süreceği, seansın haftada ne kadar olacağı, gönüllük esaslı olacağı gibi durumlar hakkında bilgi verilmesidir.
- Duyguların Yansıtılması:
Danışanın duygularının açığa kavuşturulmasına ilişkindir. Yani danışanın duygularını net bir hale getirmeye ve terapistin duygularını doğru algılayıp algılamadığını denetlemeye yarar.
- Paylaştırma:
Daha çok grupla psikolojik danışmada kullanılan beceridir.
- Bağlama:
Terapistin, danışanın daha önceki seanslarda hissettiği, anlattığı ile şu andaki anlattığı ve hissettiği arasında paralellik kurmasıdır.
- Sessizlik:
Terapi esnasında terapist ile danışan arasında ani sessizlikler oluşabilir. Sessizlik danışanın duygularının farkına varması ve aklından geçenleri düşünmesi, toparlaması açısından önemlidir.