Tükenmişlik, çalışma hayatının içerisinde yer alan herkesin en az bir kez duyduğu bir kavram olmakla birlikte; etkilerini günlük hayatında yaşadığı bir histir. Tanım gereği ise tükenmişlik sendromu, işi gereği insanlarla yoğun bir temas halinde olan kişilerde görülen ve duygusal tükenme, duyarsızlaşma ve düşük kişisel başarı algısı ile karakterize bir sendrom olarak tanımlanabilir (Maslach, 2015).
Kimler Risk Altında?
Tükenmişlik sendromu özellikle insani ilişkilerin yoğun olduğu alanlarda yaşayan kişiler açısından risk oluşturabilir. Kavram ilk kez öne sürüldüğünde yardım talep edilen meslekler açısından bir risk olarak ortaya çıkmıştır (Freudenberger, 1974; Maslach, 1976). Özellikle; sağlık çalışanları, itfaiyeciler, sosyal hizmet uzmanları gibi başka kişilerce yardımı istenen kişilerin bir süre sonra bu taleplere yeterince yanıt veremedikleri, kendilerini yük altında hissettikleri ya da bu yükten kurtulmak için sorunlara duyarsızlaştıkları gözlemlenmiştir. Günümüzde ise tükenmişlik insanla yüz yüze olunan tüm meslek grupları için geçerlidir. Zira bu kritere sahip tüm mesleklerde, özellikle artan iletişim nedeniyle aynı riskin oluştuğu söylenebilir.
Tükenmişlik Sendromunun Belirtileri Nelerdir?
Tükenmişlik sendromu pek çok fiziksel, duygusal, düşünsel belirti ile kendini gösterebilir. Çalışan kişilerin bu belirtiler açısından kendilerini gözlemlemesi ve erken işaretleri fark etmesi sürecin doğru yönetilmesi açısından kritik önemdedir.
Fiziksel Belirtiler: Kronik yorgunluk, uyku düzeninde bozulmalar (aşırı uyku/uykusuzluk, sık sık uyanma ya da uykuya dalamama), dikkat süresinin kısalması, başka bir tıbbi/psikolojik nedenle açıklanamayan cilt, mide vb. sorunlar.
Duygusal Belirtiler: Karamsarlık, kendini değersiz/başarısız görme, tükenmişlik hissi, umutsuzluk, işten soğuma, azalmış mesleki öz güven.
Düşünsel Belirtiler: Sürekli olumsuz fikirler, neden ve sonuç ilişkilerine dair doğru değerlendirmeler yapmakta zorlanma, genelleşmiş olumsuz yargılara varma.
Sosyal/Davranışsal Belirtiler: İçe çekilme, işyerinde izole olma, işteki sorunlara karşı duyarsızlaşma, erteleme davranışının artması.
Yukarıdaki belirtilerin pek çoğu aynı zamanda farklı psikolojik zorluklarla da ilişkili olabilir. Bu noktada sorunların özellikle iş yerinde yaşanan süreçler ve iş yükü ile ilişkili olması bizi tükenmişlik sendromunu düşünmeye yönlendirmektedir. Bununla birlikte stres ve tükenmişlik sendorumu sık sık birlikte anılmaktadır. Her ne kadar birbirlerini etkileyen kavramlar olsa da aralarında kesin bir neden – sonuç ilişkisi yoktur (Pines ve Keinan, 2005). Yüksek ve uzun süreli stres pek çok diğer fiziksel/psikolojik soruna yol açabileceği gibi tükenmişliği de tetikleyebilir. Ancak düşük strese rağmen işe dair motivasyonun azalması, mobbing, iş doyumunun yeterli düzeyde alınmaması, aşırı iş yükü gibi başka etkenler bir araya geldiğinde çalışma hayatındaki kişilerin tükenmişlikle yüz yüze kalması olasıdır.
Tükenmişlik Sendromunun Nedenleri Nelerdir?
Tükenmiş sendromu yaşadığı bilinen kişilerin en önemli ortak özelliklerinden birisi insani iletişim yoğun olduğu alanlarda çalışmalarıdır. Hizmet sektörünün her kolu ve insani yardım gibi sektörlerde çalışan kişiler kendilerini sürekli olarak bir başkasının talebini yerine getirmenin stresi içinde bulabilirler. Zaman zaman kendilerine bağlı olmayan taleplere karşılık vermekte zorlanabilirler, “Hayır” diyememek, taleplerin sürekli aciliyet içermesi, müşteri memnuniyeti gibi etkenler nedeniyle kişiler kendileri kapana sıkışmış hissedebilir. Tükenmişlik sendromu için kişinin işini sevip sevmemesi tek başına bir kriter değildir, öyle ki işine yüksek bir sevgiyle bağlı olan kişiler yukarıda sayılan durumları yaşadıklarında hayal kırıklığı ile birlikte kendilerini tükenmiş bulabilirler.
Yoğun iş yükü de bir başka risk faktörüdür. Günümüzde özellikle hizmet sektörünün başarısı çoğunlukla hız kavramıyla ilişkilidir. Bu da çalışanların genellikle kendilerini normalde olması gerekenden daha fazla zorlamalarına sebep olabilmektedir. Benzer bir durum sürekli olarak yüksek sorumluluk almak durumunda kalan kişiler için de geçerlidir. Bu tür görevler, kişilerin kendilerini baskı altında hissetmesine neden olduğundan koruyucu sağlık faktörlerinin olmaması halinde kişiler ya vicdani yüklerle baş etmekte zorlanmaya ya da bu yüklerden kaçmak için iş çevresindeki sorunlara karşı ilgisizleşmeye başlarlar.
Bir başka önemli faktör kişilerin iş yaşamında aldıkları desteğin varlığıdır. Bu destek çok farklı şekillerde olabilir. İş ortamında açık iletişimin varlığı, iş ve duygusal yükün paylaşılabilmesi, yapılan işten alınan sonuçların görülmesi gibi faktörler tükenmişliğe karşı koruyucu olabilir. Benzer biçimde çalışanların faydalanabilecekleri hizmet içi eğitimler, psikolojik destek ve takım çalışmasına dair güçlendirici profesyonel psikolojik hizmetlerin varlığı hem koruyucu hem de başlayan bir tükenmişliğin erken fark edilmesi için önemlidir.
Tükenmişlik Sendromu ile Nasıl Baş Edilir?
Tükenmişlik sendromu ile baş etmede dikkat edilecek iki önemli husus vardır. Bunlardan ilki yukarıda da bahsedilmiş olan koruyucu önlemlerin varlığını iş hayatında bulundurmaktır. Psikolojik iyilik halinin devamlılığın sağlanabilmesi için kişilerin tükenmişlik sendromu hakkında farkındalığa sahip olması, çatışma yönetimi/stresle baş etme vb. konularda becerilere sahip olması, öğrenmeye açık olmak önemlidir. Bunlara ek olarak; kişilerin kendilerine zaman ayırabilmesi, gün içinde yaşanan stresin yönetebilmek adına iş yerinde küçük molalara ve rutinlere sahip olmaları, iş dışında hobi edinmeleri, spor yapmaları oldukça faydalı olabilir.
Tükenmişlik, tüm koruyucu önlemlere rağmen kişinin kontrolünde olmayan sebepler ile ortaya çıkabilir. Bu durumda suçluluk, kaygı, depresif duygu durumu gibi hisler meydana getirebilir. Belirtilerin erken ya da geç aşamada fark edilmesi halinde profesyonel psikolojik desteğe başvurulması, sürecin atlatılmasında kritik öneme sahiptir. Uzman desteği, eğer kişi durumu anlamlandırmak da zorlanıyorsa öncelikle ne yaşandığını belirlemekle başlar. Daha sonra bu durumun sebepleri, kişinin iş ve günlük hayatında yarattığı olumsuz etkiler ele alınır. Kaynağın belirlenmesinin ardından çeşitli düzenlemeler yapılabilir. Bunlar hem duygusal ve düşünsel alanda hem de davranışsal açıdan bütüncül olarak ele alındığında kişi tükenmişliğin gerilediğini fark edebilir. Bu noktada olumsuz belirtilerin azalması kadar olumlu olanların (iş doyumu ve motivasyonun yeniden yükselmesi, kişinin günlük yaşamından aldığı zevk, kaliteli uyku vb. ) artması da tedavinin önemli amaçlarındandır. Son aşamada ise benzer bir durumun tekrarlanmasını önleyecek koruyucu faktörler kişinin yaşamının bir parçası haline getirilmeye çalışılır. Bu sayede kişiler tükenmişlik sendromunu yeniden yaşama ihtimallerini azaltır, tekrarı meydana gelse dahi erken işaretleri fark ederek kendileri için ilk adımları rahatlıkla atabilirler.
Zeynep Meltem Torun
Klinik Psikolog
Kaynakça
Freudenberger, H. J. (1974). Staff burnout. Journal of Social Issues, 30, 159–165.
Maslach, C. (2015). Burnout: the cost of caring. Los Altos, CA: Malor Books.
Pines, A. M., and Keinan, G. (2005). Stres and burnout: The significant difference. Personality and Individual Differences, 39, 625–635.